Yada Taşı İnancı

Eski zamanlarda Semerkant şehrinde yağmura ihtiyaç artıp yada taşını bir tas içinde suya bırakıp bir yere koyarlar. Hafız adında bir adam bilmeyerek suyu içer. O anda yağmur yağmaya başlar ve gece gündüz dinmek bilmez. Şehirdeki evlerden başka birçok illerin harap ve ahalinin helâk olacağı korkusu belirir ve herkes şaşırıp kalır. Nihayet susamış Hafız’ın suyu içmesinden böyle yağmur yağdığı anlaşılarak zavallı adam şehirden çıkarılır. O anda yağmur diner amma Hafız’ın yürüdüğü yollan dahi seller kaplamış, oturmak istediği yerlerde dahi yağmur durmamış, ahali hayretlere düşmüştü. Velhasıl bu ibret verici haller Hafız’dan ileri geldiği anlaşılınca zavallı adam memleketten sürülür ve Yağmur diner.

Fakat gittiği yerde de yağmur yağmış ve kendisi kötü bir insan muamelesi görerek Maveraün nehir’den ve Horasan’dan tard edilmiş, Hiç bir yerde kalmamış, Mısıra iltica etmiş. Gittiği memleketin uğuru ile bu hal kendinden zail olmuş. Biraz sonra gönlü, vatan muhabbeti imandandır, düşüncesiyle Semerkand’a gitmek istemiş. Lâkin o garip halinin yeniden zuhurundan korkarak vazgeçmiş.

Adam uzun bir zaman sonra vat anma dönmüş, akrabasıyla buluşmuş ve kendisinde o garip hâl artık zuhur etmemiş, amma adı taşa nisbetle (Hafız Yeda) kalmış.Bir cemaat dahi, evvelce zikrolunduğu üzere, o taş vasıtasıyla zuhura gelen eserler mutlak suya koymakla olmaz, taşın kullanılmasını bilen sihirbazlar bulmak gerektir, demişlerdir.

Buna inananlardan bazıları hayvani taşlardan balıkta ve insan mesanesinde peyda olan taşlar vasitasiyle de bu işi bilenler, kar, yağmur ve dolu yağdırmak ve şiddetli rüzgâr hasıl etmek gibi garip hâdiseler zuhura getirilir, demişlerdir. Ama Nasır Tusi’nin tercihi üzere o taşların gayrisiyle zuhura gelmesi, Muhammed bin Zekeriya Ebubekir Razi’nin akabe hikâyesine muvafıktır.

O büyük ve sözüne inanılır âlim Kitab-ül-Havâs nam eserinde der ki: Türkistan’da iki memleket arasında bir akabe (geçit) vardır. Bu derbendden geçmek isteyenler bindikleri ve yük yüklettikleri hayvanların nal ve tırnakları o tehlikeli yolun taşlarına çarpmasın.

Eğer hayvanların tırnağı o taşa dokunursa veya hayvanı sıkı sürmekten dolayı bir taş zedelenirse hemen hava kararır etrafta bulutlar peyda olur ve yağmur başlar. Mevsim kış ise yağmur tufan gibi şiddetli yağar, yollar kapanır. Mezkûr diyardan geçenler bu taşlardan alarak Türkistan şehirlerine ve şair yerlere götürürler. Bir yerde kar ve yağmur yağdırmak istenirse su ile dolu bir kaba bu taşlardan birini koyup yüksek bir yere bırakırlar.

İstedikleri yerine gelir. Masir Tusi Tensuknâme’de diğer müellifler kendi eserlerinde Akabe hikâyesi Muhammed Bin Zekeriya’ya mahsus değil, Türkistan diyarında böyle geçilmesi i güç boğazlar çoktur ve oradan geçenlerin bu hali gördükleri i meşhurdur. Hatta o muhataralı geçitlerden geçerken bağırmak, yüksek sesle konuşmak, bir şey yıkamak, abdest bozmak ve biraz siyah renkli şeyleri bile suya koymak câiz değildir. Eğer bunlardan biri yapılırsa yaz ise yağmur, kış ise kar yağar, fırtına çıkar, demişlerdir.

Ebülberekat Nişabûrî mezkûr halleri yazıldığı üzere bildir-  dikten sonra, bu garip şeyler sözlerine inanılır kimselerce meşhur ve çok mütedairdir ve kimse bunu inkâr edip aksini iddia etmemiştir. Ancak üstat Ebu-Reyhan Birûnî’nin, bu hikâyelerle I alaya alıp, benim nazarımda bu cins iş, yâni tabiata hükmetmek insanların ve taşların yapabileceği işlerden değildir. Bu rivayetler hikâye kabilindendir, demiş olması galiba kendisine sözlerine fl inanılır bilginlerin bize kadar gelen rivayetlerinin varmadığından | dolayıdır. Düşünecek olursak Ebu-Reyhan haklı ise de hâdiseleri gözleriyle görenlerin verdikleri haberler çok yakın ve katiyen vesveseye hacet yoktur, demişlerdir.

Hikmet (fizik) bilenlerden Ebül Abbas Tifaşî ise vukuuna inandığını Ezhar-ül-efkâr adlı eserinde malûm olduğu üzere, inanılır insanlardan rivayetlerini naklettikten sonra Yûsuf suresinden seçtiği bir âyetle demek istiyordu ki: Semalarda ve yerde nice hakikatlar vardır ki yanlarından geçerler de o hakikatlerden gözlerini çevirirler. Bu işin hakikatini Allah bilir ve o her şeye kadirdir.

 

 

Yorum bırakın